Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ortalarında Alp Altınörs, Veli Saçılık üzere isimlerin de bulunduğu 11 eski HDP MYK üyesi hakkında, 24 Nisan 2021’de yaptıkları ve “Ermeni Soykırımı” sözünü kullandıkları basın açıklaması nedeniyle, Türk Ceza Kanunu’nun “Türklüğe hakaret” başlıklı 301. unsuru uyarınca yargılanmaları istemiyle dava açtı. İddianamede, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve kanunlarına nazaran kurulan bir siyasi partinin mensuplarının Türk milleti aleyhine faaliyet yürütmesini hukuk sistemi korumaz” tabirleri kullanıldı.
‘BİLDİRİDEKİ AÇIKLAMALAR ULUSAL MENFAATLERE AYKIRI’
T24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre Adalet Bakanlığı’nın gerekli müsaadesi verdiği belirtildi. İddianamede, milletlerarası kontratlara, anayasa ve kanunlara nazaran söz özgürlüğünün mutlak bir hak olduğu belirtilirken, bu hakkın yalnızca anayasada gösterilen nedenlerle sınırlanabileceği kaydedildi. Bildirideki kelamların Türkiye Cumhuriyeti’ni zan altında bıraktığı, anayasaya nazaran milletvekillerinin Türk milleti ve devletinin menfaatlerine uygun olarak misyon yapmak zorunda oldukları söz edildi.
Siyasi partilerin de anayasa ve kanunlar dairesinde harekette bulunabileceklerinin anlatıldığı iddianamede, “Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türk Milletini alenen aşağılayıcı faaliyet, kelam ve davranışlarda bulunulmasını demokratik anayasal sistemin korumayacağı izahtan varestedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına nazaran kurulan ve faaliyetlerde bulunan bir siyasi partinin mensuplarının bu kapsamda Türk Milletinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin menfaatlerinin aleyhine çalışmalar yapmasını hukuk sistemi korumaz. Bu kapsamda, bildirideki açıklamaların Türk Milletinin ulusal menfaatlerine ve tarihi gerçeklere karşıt olduğu açıktır” denildi.
Sarf edilen kelamların “Türk Milletini tarih önünde ve milletlerarası toplumda küçük düşürmeye matuf bir nitelik arz ettiği” belirtilerek HDP MYK eski üyesi 11 kişinin, altı aydan iki yıla kadar mahpusla cezalandırılması talep edildi.
Bildirinin iddianamede yer alan özeti şöyle:
“24 Nisan 1915 günü, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin örgütü Teşkilat-ı Mahsusa tarafından 250 Ermeni aydın ve siyasetçi konutlarından alınarak zorla sürgüne gönderildi ve katledildi. Bu tarih, Ermeni Soykırımı’nın başladığı gün oldu. Ermeni halkı, binyıllardır yaşadığı anayurdundan sürülerek, büyük oranda katledildi. Anadolu Hristiyansızlaştırıldı. Soykırım sonucunda mülkiyet ve kültürel varlık kamu iradesiyle el değiştirdi.
Türkiye, Ermeni Soykırımı ile 106 yıldır yüzleşmedi. Yüzleşilmeyen hata tekrarladı, yüzleşilmeyen cürüm, bugünlere taşındı. Büyük cürüm cezasız kaldı, ayrımcılık ve nefret kabahatleri sıradanlaştı. Ermeni Soykırımı her şeyden evvel; insani, hukuksal ve toplumsal bir problem olarak bugün adil bir formda yüzleşilmesi ve kabul edilmesi gereken bir meseledir… Ermeni Soykırımı bu topraklarda yaşandı ve adaleti bu topraklarda sağlanmalıdır. Ermeni soykırımı, yüzyılın başında devlet içindeki karanlık odakların ve katliamcı çizginin halklara reva gördüğü bir siyasetin sembolü haline gelmiştir.
Rum, Süryani, Keldani, Kürt, Alevi ve Êzidî halklarına reva görülen ve bugün de sürdürülen katliamcı siyasetin şifrelerini ve soykırım düzeneğinin mahiyetini göstermesi açısından hayli kıymetlidir. Bu katliam ve kıyım düzeneğiyle yüzleşmek, Türkiye’nin aydınlık geleceğinin, bir ortada ortak hayatın olmazsa olmazıdır…” (HABER MERKEZİ)
KAYNAK
