HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Lideri Selçuk Mızraklı, Altılı Masa’nın anayasa teklifinin Kürt sorunu konusunda K harfine bile gelemediğini tabir etti, Emek ve Özgürlük İttifakının süreci yüksek bir sorumlulukla ele alıp siyasal aritmetiğin altın payını elinde bulunduruyor kibirliliğine de prim vermediğini belirtti.
Silivri’de Selahattin Demirtaş ile birebir hücreyi paylaşan Mızraklı, T24’den Candan Yıldız’ın lider adayı konusundaki sorusuna ise “tarif etmeme gerek yok her gün beraberiz” karşılığını verdi.
Selçuk Mızraklı’nın, Candan Yıldız’ın sorularından bir kısmına verdiği cevaplar şöyle:
“Bugün havalandırmaya bir ağaç yaprağı düşmüştü. Sordum kendisine, ‘dalımdan koptum’ dedi. Siz siz olun, dalınızdan kopmayın, bütünlüğünüzü bozmayın. Bakın biz canlılığımızı köklerimizden beslenerek koruyoruz” diye yazdınız Twitter hesabınızdan. Bu kelamları ben siyasi olarak okudum. Bildiriniz neye ve kimeydi? Kürt siyasetinin aktörleri ortasında tansiyon var tezleri hakkında neler söyleyeceksiniz? “Dalınızdan kopmayın, bütünlüğünüzü bozmayın” bildiriniz bu bağlamda mıydı?
Bu ortalar siz dışarıda olanlar kolundan kopanların nasıl tükenişi yaşadığını gözlüyorsunuzdur. Son bir iki aydır uyuşturucu melaneti konuşuluyor, dillendiriliyor. O vakit ben size ekleyeyim; kumar, bahis, kripto para, borsa geçersizlikleri, dolandırıcılık… Bir yanda kişilik parçalanmaları, ötede toplumsallığı çürüten pislikler, klikler. 2019’un eylül ayının başında İstanbul’da verdiğim mülakatta berbatlığın olağanlaşmasının yıkıcı toplumsal tahribatlara yol açacağını vurgulamıştım. Bireyin ve toplumun hudut uçları duyarsızlaştırılınca lakin kötülük iktidarlaşabiliyor, itaati sağlıyor. Orwell’in romanın günümüz versiyonlarını yaşayabiliyoruz.
Duyarlı, farkında, aktif ve bahadır adımlarla “V for Vandetta” hikayeleri de yazılabilir?) İster siyasal, ister toplumsal. isterse de kültürel olsun lakin bir formda duruşumuzu sağlamlaştırmazsak her çeşitten tuzağa düşebiliriz. En kaba bütünleyici olarak bedel merkezli olsa dahi bu toplum kırım, birey kırımın tesirleri kırılabilir. Dayanışma (Solidarity) birçok ülkede halkların yazgısını belirledi. Biz de yapabiliriz. Kürt siyaseti olgun, deneyimli olduğu kadar eleştiri-özeleştiri pratiği güçlü ve güçlü bir siyaset alanıdır. Bağışıklığı da güçlü olmakla birlikte tıpkı vakitte efsunludur?)
Tarz farklılıkları olabilir ancak ayrışma ve zihniyet çatışması pek görülmez. Zorun şartlarında doğmuş, zorla imtihan olmuş, ders çıkarma olgunluğunda bir seviyededir. Topluma açık ve toplumdan beslenen, daima bünyesini ve siyasetini güncelleyen üslubu ile günü kucaklama ve yarına uygunluğu, doğruluğu, hoşluğu, özgürlüğü bırakmakla mükellef. Alınacak çok dersleri olan özgün bir alan.
(…)
Altılı Masa ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Sizin lider adayı tanımınız var mı ve ortak aday fikrine ne diyorsunuz?
Öncelikle Altılı Masa katettiği arayı topluma, tabanlarına aktarma ve benimsetme noktasında zayıf kalıyor. Bakiye kalan, karşılama imajı ve masa etrafında çekilmiş fotoğraf oluyor. Seçim devrine üç ay kala daha sağlam kanıtları ortaya koymazlarsa işleri zorlaşabilir. Altılı Masa’nın sonlu haline tav olmuş gözüküyorlar lakin bizlerin ittifak ve bileşen hukukumuzdan, işleyişimizden feyz almalarında da yarar var.
En değerli çıktıkları taslak anayasa değişiklikleri oldu fakat anlaşıldığı kadar Âlâ Parti tazyiki ile 62. hususta ‘Dış Türkler’ ismi sanı ile anılmış. Ama ne yazık ki 100 yıllık problemimiz olan, ne içerideki ne de dışarıdaki Kürt akıllarına gelmemiş. İnsaf, ‘K’ harfini sözlükten çıkarsak Türkçe konuşmak güçlü hale gelebilir, görmüyorlar mı? Çok sıkıştıysalar HDP’ye sorsalardı tahlilini üretir, rahatlatırdık. Sanırım oradan da hiç kimse bir yüzyıl daha heba etmeye istekli değildir.
Adayı tanım etmeme gerek yok, her gün beraberiz aslında? Yüzde 50 +1= Tek adam sisteminin üretmiş olduğu çıkmazların ve tahlillerin farkında olarak farklı formülasyonlar yapılabilir. Gerçekçi olan, dönüştürücü ve sıçratıcı olan bir momentumu yakalamak istiyorsak aklı selim, fedakarlık (taviz değil) ve uzlaşma ile sağlayabiliriz. Kâfi ki niyetler samimi ve berrak olsun. Biliyorsunuz yazgı paydaşlığı yapılıyor ise tescilinin de o derece sağlam olması gerekir.
HDP’nin öncülüğünü yaptığı Emek ve Özgürlük İttifakı, ortak aday konusunda kapıyı sonuna kadar açık tutacak gibi… Altılı Masa’da ise kimi partiler HDP seçmeninin oyu olmadan seçimi kazanma matematiği yapıyor. Türkiye’de gerçek siyaset çoğunlukla daima matematik lakin sıkıntı bundan öte olsa gerek yapısal problemlerin tahlili için. 2+2=4 olur mu her vakit bilhassa siyaset kelam konusu olunca?
“Kaptanın güzeli fırtınalı denizde aşikâr olur” metaforunda söz edildiği üzere hem fırtınalı hem kayalık hem de Iceberg’lerin cirit attığı denizdeyiz. Amin Maalouf’un dediği üzere de vakit bizim şu anda düşmanımız. Bir geriye sayım demindeyiz. Mitolojik tarifle de Prometheus ateşi, ışığı, aydınlığı müjdelenmeli.
Şu anda bu ülkenin neresinde ise orada doğan bebeğe karşı sorumluyuz. Cana dair, hayata dair yapabileceğimiz güzel ve hakikat olan neyse onu yapmak vefatın, yıkımın, soygunun, çatışmanın, kutuplaşmanın önüne geçebilmeliyiz.
Emek ve Özgürlük İttifakı içinde bulunulan süreci yüksek bir sorumlulukla ele alıp siyasal aritmetiğin altın payını elinde bulunduruyor kibirliliğine de prim vermemekte. Büyük değişimlerin ne bilek güreşi ne de terazide tartılarak olmadığını bilerek sorunu ruhsal, sosyolojik, politik bütün eksenleri ile ele almakta. Ardında halkın kahir ekseriyetinin bulunmadığı durum ve duruşlara da sorgulayıcı yaklaşmakta. Hal bu türlü olunca demokrasiyi ve demokrasi pahalarını içselleştirerek, karikatürüne, eksizine sapmadan dosdoğru demokrasi ve demokratik cumhuriyet diyebilenlere kapısını açık meblağ, elini uzatır. Yüzde 75’te, yüzde 85’te yakalanır.
Cezaevinden birinci çıktığınız gün birinci yapacağınız şeyle ilgili hiç düşündünüz mü, Diyarbakır’ı özlüyor musunuz?
İnsan sevdası ile daha bir insanlaşıyor. Amed (Diyarbakır) sevdası elektromıknatıs üzere daha çok çekiyor gün geçtikçe. Sokaklarla, duvarlarla, toprakla, gökle tokalaşacak, sarılacağım elbette. Gök kadar ulu, toprak kadar aziz, umutlu, onurlu ve dirençli ve yürekli çocukları, bayan ve erkekleri, zılgıtları, halayları özledim. Newroz tadında buluşacağız. Beraberce peynir ekmek yiyeceğiz.
Cezaevinde günleriniz nasıl geçiyor, Demirtaş’la hücre arkadaşlığınız nasıl gidiyor? “Bir tabip bir hukukçu bir gün birebir kayığa binmiş” diye başlayan bir hikaye nasıl devam eder ya da ediyor?
Günlerimiz dopdolu, verimli geçiyor dersem abartmış olmam. Tempom düşecek olsa tempo aktaran, temposu hiç düşmeyen, nükleer yakıtlı bir arkadaşım var. On parmağında “on yüz bin marifet”, yüzünden eksilmeyen gülümseme ve inanmayacaksınız lakin uyurken bile düşünebilme yeteneği. O denli henektan (şakadan) söylemiyorum. Bilmemiz gerekenleri öğrenmek, öğrendiklerimizi bildiklerimizle harmanlayıp güncellemek, günü gündeme çeviri etmek en çok yaptığımız işler. Yüzlerce, binlerce km yoldan gelen avukat arkadaşlarla buluşmak, söyleşmek, dışarıdan nefes almak, nefes vermek oluyor. O ki bizi siyasi rehine ettiler buradan dinçleşerek, gençleşerek, derinleşerek, direnerek başı dik çıkacağız. Hikaye alışılmış ki bu türlü bitmeyecek, yalnızca bir diğer başlangıç olacak.
Demirtaş’ın, Selocan’ın sıcak, yürek dolusu selamları var. Bekleyin yeni hoş şeyler gönderecek. Israr etmeyin söylemiyorum.
Kimsenin de odamızdaki yatakta gözü olmasın ha!?”
